Kuran’da nesh (mensûh-nâsih) diye bir şey yoktur.

Bu makalenin asıl amacı nesh (mensûh-nâsih) olarak bilinen uygulamaya delil olarak gösterilmeye çalışılan bazı ayetleri incelemektir.

Kuran ayetlerinin hükmünü diğer kuran âyetleri ile kaldıran, hatta hadisler ile Kuran âyetlerinin bile hükmünü kaldırabilen bu sapkın sistemin ne olduğunu kısaca anlattıktan sonra incelememize geçelim.

Nesh olayı nedir?

Nesh kelimesinin anlamı ortadan kaldırmaktır. Bu sapkın inanışa göre bir âyet başka bir âyeti nesh etmektedir. Hükmü kalkan âyete mensûh, onu yürürlükten kaldıran ise nâsih denir. Hatta bu sapkın inanış daha sonra ilerletilmiş ve bazı hadisler Kuran âyetlerini nesh etmiştir (İmam Şafii). Yanlış duymadınız. Hadisler Kuran âyetlerinin hükmünü kaldırabiliyor.

Örnek vermek gerekirse;

Kuran’a göre;

Zina yapmış olan kadın ve erkeğe evli veya bekar olmalarına bakılmaksızın toplum içinde her birine 100 değnek vurulur. Bu yöntemin amacı onları toplum önünde rencide etmektir. Asla öldürmek değildir.

Ancak hadislere göre;

Zina yapan kadın recm denilen bir yöntemle öldürülür. Bu yönteme göre kadın beline kadar toprağa gömülür ve insanlar ona taş atarak canice öldürürler.

Kuran’da olmayan bu taşlayarak öldürme hükmünü nasıl oldu da dinin bir parçası yaptılar? Bu sapkın kişiler Muhammed peygamberin recm yaptırdığını bildiren bir hadisin ilgili Kuran ayetini nesh ettiğini, Kuran ayetinin mensûh (hükmü kalkan) olduğunu, onun yerine gelen hadisin nâsih (yeni hüküm haline gelen) olduğunu söylerler. Ehli sünnete göre Kuran’ın zina ayeti hükümsüzdür. Çünkü onu bir hadis hükümsüz bırakmıştır. Recm ile ilgili hadisler başka kaynaklardan incelenebilir.

Büyük bir sapkınlık!

Peygamberimizin ölümünden yaklaşık 230 yıl sonra toplanan, ortalama 6 ravi nakli ile gelen yani dedesinin dedesinden duydum diyerek nakledilen, Allah’tan geldiği kesin olarak asla ispat edilemeyen hadisler ile Yüce Allah’ın Kuran’ındaki âyetlerinin bazıları hükümsüz bırakılıyor. Büyük bir sapkınlık! 

Mensûh-nâsih ile ilgili birçok örnek verilebilir. Ancak bu makalenin asıl amacı farklıdır.

Mensûh-nâsih olayına inanan ve ona göre amel eden müşrikler (müşrikler diyorum çünkü Yüce Allah’ın ayetlerine ortak koşuyorlar hadisleri) Kuran’ın aşağıdaki âyetlerinin anlamını kasıtlı veya kasıtsız yanlış olarak saptırarak, eğerek, bükerek bu mensûh-nâsih olayına kanıt ararlar.

Ancak inşallah aşağıda inceleyeceğimiz gibi bu âyetlerin mensûh-nâsih olayı ile yakından uzaktan ilgisi yoktur.

Yüce Allah 2:106 ve 16:101 âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet

Arapça okunuş

Meal

113|2|106|مَا نَنسَخْ مِنْ ءَايَةٍ أَوْ نُنسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِّنْهَآ أَوْ مِثْلِهَآ أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Ma nensah min ayetin ev nunsiha ne'ti bi hayrin minha ev misliha e lem ta'lem ennallahe ala kulli şey'in kadir.

Ne silersek bir âyetten veya onu unutturursak; getiririz daha iyiyi ondan ya da onun benzerini. Bilmez misin ki Allah her şey üzerine güç yetiren.

2000|16|101|وَإِذَا بَدَّلْنَآ ءَايَةً مَّكَانَ ءَايَةٍ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مُفْتَرٍۭ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Ve iza beddelna ayeten mekane ayetin vallahu a'lemu bima yunezzilu kalu innema ente mufter, bel ekseruhum la ya'lemun.

Ve ne zaman değiştiririz bir âyeti bir âyet yerine -ve Allah ne indirir biliyor- derler sadece sen yalan düzensin; hayır! onların çoğu bilmiyorlar.

 

(نَنسَخْ) nensah kelimesi kökü (نسخ) silmek (delete), fesh etmek-iptal etmek (abolish), yürürlükten kaldırmak (abrogate) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1128 (of 1303)

(نُنسِهَا) nunsiha kelimesi kökü (نسي) unutmak (to forget), affetmek (oblivion)  Hans Wehr 4th ed., page 1130 (of 1303)

(بَدَّلْنَآ) beddelna kelimesi kökü (بدل) yerine geçirmek (to replace), değiştirmek (change), dönüştürmek (convert), yerine geçirmek (substitute) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 58 (of 1303) 

Bu iki ayette geçen ‘ءَايَةٍ’ ‘âyet’ kelimesi tekil olarak gelmiştir. Tekil olarak kullanılan ‘ءَايَةٍ’ ‘âyet’ kelimesi Kuran’da toplam 47 kez geçer ve hepsinde istisnasız olarak gösterge, mucize, kanıt, delil anlamında kullanılmıştır. Kuran âyetleri ile yakından uzaktan ilgisi yoktur. Kuran âyetleri ile ilgili olmadığı gibi Tevrat’la veya İncil’le de ilgili değildir.

Bu geçişlerden örnek olarak 43:48 ayeti çok güzel işaretler sunar.

Yüce Allah 43:48 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet

Arapça okunuş

Meal

4371|43|48|وَمَا نُرِيهِم مِّنْ ءَايَةٍ إِلَّا هِىَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا وَأَخَذْنَٰهُم بِٱلْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

Ve ma nurihim min ayetin illa hiye ekberu min uhtiha ve ehaznahum bil azabi leallehum yerciun.

Ve onlara göstermedik bir ayetten başkasını ki o daha büyüktür kızkardeşinden ve onları yakaladık azapla böylece onlar belki dönerler.

 

43:48’de geçen âyet (kanıt-delil-gösterge-mucize) Musa peygamber, Firavun ve Mısır ile ilgilidir. Tevrat âyetleri ile ilgisi yoktur. Firavun ve Mısır’a gönderilen tufan, çekirge, bit, kurbağalar ve kan delilleridir.

2:106 ve 16:101 âyetlerinde geçen tekil ءَايَةٍ’ ‘âyet’ kelimesinin kanıt-delil-gösterge-mucize anlamı yerine Kuran âyetleri olarak anlayıp bu ayetleri mensûh-nâsih olayına delil olarak sunmak en kibar tanımla cahilliktir.

Yüce Allah bu âyetlerde şunu buyurmaktadır.

2:106 ‘Ne silersek bir kanıt-delil-gösterge-mucize veya onu unutturursak; getiririz daha iyiyi ondan ya da onun benzerini. Bilmez misin ki Allah her şey üzerine güç yetiren.’

İşte bu kadar basit.

16:101 Ve ne zaman değiştiririz bir kanıtı-delili-göstergeyi-mucizeyi bir kanıt-delil-gösterge-mucize yerine -ve Allah ne indirir biliyor- derler sadece sen yalan düzensin; hayır! onların çoğu bilmiyorlar.’

Yüce Allah’ın âyeti tüm evrenin işleyişidir.  İnsanlara farklı zamanlarda ve devirlerde farklı kanıtlar-deliller-göstergeler-mucizeler indirir. Örneğin evrenin genişlemesi bir ayettir. Bu ayet Kuran indiği zaman bilinmiyordu. Ancak zamanı geldiğinde insanlara indirildi, sunuldu. Yine Kuran’daki 19 sistemi de buna en iyi örnektir. Zamanı geldiğinde Yüce Allah Kuran’ın kendi katından geldiğinin yeni bir delilini, yeni bir kanıtını, yeni bir göstergesini diğer bir deyiş ile yeni bir ayetini indirmektedir. Ayrıca başka bir ayet de örnek olarak gösterilebilir;

Yüce Allah 17:12 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

2039|17|12|وَجَعَلْنَا ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ ءَايَتَيْنِ فَمَحَوْنَآ ءَايَةَ ٱلَّيْلِ وَجَعَلْنَآ ءَايَةَ ٱلنَّهَارِ مُبْصِرَةً لِّتَبْتَغُوا۟ فَضْلًا مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا۟ عَدَدَ ٱلسِّنِينَ وَٱلْحِسَابَ وَكُلَّ شَىْءٍ فَصَّلْنَٰهُ تَفْصِيلًا

Ve cealnel leyle ven nehare ayeteyni fe mehavna ayetel leyli ve cealna ayeten nehari mubsıraten li tebtegu fadlen min rabbikum ve li ta'lemu adedes sinine vel hisab, ve kulle şey'in fassalnahu tafsila.

Biz gece karanlığını ve gündüz aydınlığını iki ayet-gösterge kıldık; gece karanlığı ayetini-göstergesini sildik-ortadan kaldırdık da Rabbinizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüz aydınlığı ayetini-göstergesini görmeyi sağlayıcı-gösterici kıldık. Biz, her şeyi yeterince açıkladık.

 

Gece karanlığının gündüz aydınlığı ile silinmesi-ortadan kaldırılması: Güneş’in 4,6 milyar yıl önce ilk kez parlaması ve Güneş-Ay takvimlerinin oluşması

Aşağıda tekilءَايَةٍ’ ‘âyetkelimesinin kanıt-delil-gösterge-mucize anlamından olduğunu kanıtlayan ayetlerin bazılarına yer verilmiştir. Açıkça görülür ki istisnasız olarak tekilءَايَةٍ’ ‘âyet’ kelimesi tüm âyetlerde kanıt-delil-gösterge-mucize anlamında kullanılmıştır.

47 geçişin tamamını görmek için lütfen tıklayınız;

26:4. Eğer dileseydik gökten öyle bir âyet indirirdik ki hepsi ona boyun eğmek zorunda kalırdı.

2:118. ‘Bilmeyen kimseler: “Allah’ın bizimle konuşması veya bize bir âyet göndermesi gerekmez mi?” dediler. Onlardan öncekiler de onların sözlerine benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri birbirlerine benziyor. Bilmek isteyen kimseler için âyetleri iyice açıkladık.’

2:248. ‘Nebileri onlara: “Onun komutanlık kanıtı, içinde Rabbinizden bir sekine ve Musa ile Harun soyundan bakiye kalanların bulunduğu ve meleklerin/güçlü varlıkların taşıdığı, yüklendiği bir sandığın size gelmesidir. Eğer inanmış kimselerseniz, kuşkusuz bunda sizin için kesin bir âyet vardır.” dedi.’

2:259. Veya temelleri üzerine yıkılıp, harap olmuş beldeye uğrayan kimse gibi: “Ölümünden sonra Allah bunu nasıl diriltecek? Demişti. Bunun üzerine Allah, onu öldürüp yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltti. Ona: “Ne kadar süre ölü kaldın?” dendi. O da: “Bir gün veya bir günden daha az.” dedi. Allah, “Hayır yüz yıl kaldın.” dedi. Buna rağmen yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Ve eşeğine de bak. Bu, insanlara bir âyet olman içindir. Şu kemiklere bir bak, onları nasıl düzenleyip sonra et giydiriyoruz.” Ona bu detaylı açıklama yapıldıktan sonra: “Artık anladım ki, kuşkusuz Allah, Her Şeye Güç Yetirendir.” dedi.

6:37. ‘Ona, “Rabbinden bir âyet indirilmeli değil miydi” dediler. De ki: “Elbette ki Allah, bir âyet indirmeye kadirdir. Ancak onların çoğu bunu bilmezler.’

7:73. ‘Semud’a da kardeşleri Salih’i gönderdik: “Ey halkım! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık kanıt geldi. İşte şu Allah’ın dişi devesi size bir âyettir. Onu bırakın, Allah’ın arzında yesin, ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi can yakıcı bir azâp yakalar.” dedi.’

7:132. “Bizi büyülemek için ne kadar âyet getirirsen getir, biz sana asla inanacak değiliz.” dediler.

10:20. “Ona Rabbinden bir âyet indirilmeli değil mi!” diyorlar. De ki: “Gayb yalnızca Allah’a aittir. Artık bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

10:92. ‘“Kendinden sonrakilere bir âyet olman için, bugün senin cansız bedenini kurtaracağız.” Gerçekte ise insanların çoğu âyetlerimizi umursamıyorlar.’

11:64. “Ey halkım! İşte şu Allah’ın dişi devesi, sizin için bir âyettir. Bırakın onu, Allah’ın arzında otlasın. Kötü bir amaçla ona yaklaşmayın. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar.”

12:105. ‘Göklerde ve yerde nice âyet var, ancak onlar yine de bunları umursamadan görmezden gelirler.’

13:7. Gerçeği yalanlayan nankörler, “Ona Rabbinden bir âyet indirilmeli değil miydi?” diyorlar. Sen, yalnızca bir uyarıcısın. Ve her halk için hidayete iletici vardır.

17:12 Biz gece karanlığını ve gündüz aydınlığını iki âyet kıldık; gece karanlığı âyetini sildik-ortadan kaldırdık da Rabbinizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüz aydınlığı âyetini görmeyi sağlayıcı-gösterici kıldık. Biz, her şeyi yeterince açıkladık.

17:12 Meal: Kuran_Mucizeler

19:10. “Rabbim! Bana bir âyet ver!” dedi. “Senin âyetin, sapasağlam olduğun halde aralıksız üç gece insanlarla konuşmayacak olmandır.” buyurdu.

20:22. Allah: “Elini koynuna sok. Başka bir âyet olarak, kusursuz bir beyazlıkta çıksın.”

21:91. Ve namusunu koruyanı da an. Ona ruhumuzdan üfledik. Ve kendisini ve oğlunu âlemler için bir âyet kıldık.

23:50. Meryem oğlunu ve annesini bir âyet kıldık. Ve ikisini, suyu olan yerleşime uygun bir tepeye yerleştirdik.

25:37. Nuh’un halkı, resûlleri yalanladıklarında suda boğduk ve onları insanlar için bir âyet yaptık. Ve zalimler için acı veren bir azap hazırladık.

26:4. Eğer dileseydik gökten öyle bir âyet indirirdik ki hepsi ona boyun eğmek zorunda kalırdı.

26:128. “Her yüksek tepeye bir âyet bina ederek mi oyalanıyorsunuz?”

26:197. Ve İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet değil mi?

34:15. Ant olsun ki, Sebelilerin yaşadıkları yerde bir âyet vardı: Sağda ve Solda iki cennet! Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. Temiz bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rabb!

37:14. Ve bir âyet gördükleri zaman eğlenceye alıyorlar.

54:2. Onlar, bir âyet görseler, hemen yüz çevirirler. Ve “Bu süregelen bir büyüdür.” derler.

54:15. Ant olsun ki onu bir âyet olarak bıraktık. İbret alan yok mudur?

En doğrusunu Allah bilir.