Kuran’da gök (sema), gökler (semavat), 7 gökler (seb'a semavatin) anlamları: Atmosfer, Galaksimizdeki duman, Güneş sistemi, Evren ve çoklu Evrenler

Kuran’da gök-sema anlamına gelen (ٱلسَّمَآءِ) s-sema kelimesi (kökü (سمو)) Kuran’da toplam 120 kez geçer.

Arapçası

Okunuşu

Geçiş sayısı

Analiz Raporu

السماء

s-sema

109

Göster

والسماء

ve s-sema

9

Göster

سماء

sema

1

Göster

ويسماء

ve ya sema

1

Göster

 

   Toplam=120

Tümünü Göster

 

Gök-sema kelimesinin çoğulu olan gökler-semalar (semavat) (سموت) kelimesi ise toplam 189 kez geçmektedir.

Arapçası

Okunuşu

Geçiş sayısı

Analiz Raporu

السموت

s-semavat

182

Göster

والسموت

ve s-semavat

3

Göster

سموت

semavat

4

Göster

 

   Toplam=189

Tümünü Göster

 

Tekil olarak gök anlamına gelen sema (سمو) kelimesi yeryüzünün üstünden başlayıp tüm evreni kapsar. Evrenin kendisi de bir göktür. Evren içinde de birçok gök vardır. Galaksiler birer göktür. Galaksilerin bir bölgesi (nebula) gök olabilir. Güneş sistemimiz bir göktür. Başka yıldızların sistemleri birer göktür. Dünya’nın atmosferi bir göktür. Dünya’mız dışındaki gezegenlerin atmosferleri de bir göktür.

Yüce Allah bu nedenle bazı ayetlerde evrenin tamamı için gök (ٱلسَّمَآءِ) s-sema kelimesini kullandığı gibi, bazı ayetlerde yukarıda bahsedilen yerler için de aynı kelimeyi kullanmıştır.

Şimdi bunlara örnek verelim;

Başlıklar;

Tekil gök ((سمو), sema): Dünya'mızın atmosferi

Yakın-alçak gök,  ‘s-semae d-dunya’, Dünya göğü, Dünya'mızın atmosferi

Tekil gök ((سمو), sema): Tüm evren 

Tekil gök ((سمو), sema): Galaksimiz içinde bulunan bir yer, Güneş sistemimiz ve/veya Güneş sistemimizdeki Dünya ve Dünya dışı gezegenlerin atmosferleri (Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün) olarak kullanımına bazı örnekler

Çoğul olan gökler kelimesi-Semavat (سموت) kavramı

7 Gökler-7 Semavat: Çoklu evren; yıldız sistemlerindeki çoklu gezegenlerin atmosferleri

 

Tekil gök ((سمو), sema): Dünya’mızın atmosferi olarak kullanımına bazı örnekler;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1171|8|11|إِذْ يُغَشِّيكُمُ ٱلنُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً لِّيُطَهِّرَكُم بِهِۦ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ ٱلشَّيْطَٰنِ وَلِيَرْبِطَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ ٱلْأَقْدَامَ

İz yugaşşikumun nuase emeneten minhu ve yunezzilu aleykum mines semai maen li yutahhirekum bihi ve yuzhibe ankum riczeş şeytani ve li yerbıta ala kulubikum ve yusebbite bihil akdam.

Hani kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyordu. Sizi kendisiyle tertemiz kılmak, sizden şeytanın pisliklerini gidermek, kalblerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (arz üzerinde) sağlamlaştırmak için size gökten su indiriyordu.

1386|10|24|إِنَّمَا مَثَلُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا كَمَآءٍ أَنزَلْنَٰهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَٱخْتَلَطَ بِهِۦ نَبَاتُ ٱلْأَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ ٱلنَّاسُ وَٱلْأَنْعَٰمُ حَتَّىٰٓ إِذَآ أَخَذَتِ ٱلْأَرْضُ زُخْرُفَهَا وَٱزَّيَّنَتْ وَظَنَّ أَهْلُهَآ أَنَّهُمْ قَٰدِرُونَ عَلَيْهَآ أَتَىٰهَآ أَمْرُنَا لَيْلًا أَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَٰهَا حَصِيدًا كَأَن لَّمْ تَغْنَ بِٱلْأَمْسِ كَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

İnnema meselul hayatid dunya ke main enzelnahu mines semai fahteleta bihi nebatul ardı mimma ye'kulun nasu vel en'am, hatta iza ehazetil ardu zuhrufeha vezzeyyenet ve zanne ehluha ennehum kadirune aleyha etaha emruna leylen ev neharen fe cealnaha hasiden ke en lem tagne bil ems, kezalike nufassilul ayati li kavmin yetefekkerun.

Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiç bir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.

1722|13|17|أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌۢ بِقَدَرِهَا فَٱحْتَمَلَ ٱلسَّيْلُ زَبَدًا رَّابِيًا وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِى ٱلنَّارِ ٱبْتِغَآءَ حِلْيَةٍ أَوْ مَتَٰعٍ زَبَدٌ مِّثْلُهُۥ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ ٱللَّهُ ٱلْحَقَّ وَٱلْبَٰطِلَ فَأَمَّا ٱلزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَآءً وَأَمَّا مَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ فَيَمْكُثُ فِى ٱلْأَرْضِ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ ٱللَّهُ ٱلْأَمْثَالَ

Enzele mines semai maen fe salet evdiyetun bi kaderiha fahtemeles seylu zebeden rabiya, ve mimma yukıdune aleyhi fin naribtigae hılyetin ev metaın zebedun misluh, kezalike yadribullahul hakka vel batıl, fe emmez zebedu fe yezhebu cufa', ve emma ma yenfaun nase fe yemkusufil ard, kezalike yadrıbullahul emsal.

(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir.

1822|15|22|وَأَرْسَلْنَا ٱلرِّيَٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَسْقَيْنَٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمْ لَهُۥ بِخَٰزِنِينَ

Ve erselner riyaha levakıha fe enzelna mines semai maen fe eskaynakumuh, ve ma entum lehu bi hazinin.

Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine koruyucuları değilsiniz.

1978|16|79|أَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلطَّيْرِ مُسَخَّرَٰتٍ فِى جَوِّ ٱلسَّمَآءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا ٱللَّهُ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

E lem yerev ilet tayri musahharatin fi cevvis sema, ma yumsikuhunne illallah, inne fi zalike le ayatin li kavmin yu'minun.

Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.

 

Yukarıda örnek olarak verilen ayetlerde Yüce Allah’ın gök olarak kast ettiğinin Dünya’mızın atmosferi olduğu aşikârdır.

Yakın-alçak gök,  ‘s-semae d-dunya’, Dünya göğü   

Ayrıca Kuran’da Dünya’nın atmosferi olan gök için Yüce Allah (ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا) ‘s-semae d-dunya’ Dünya göğü (Yakın Gök) tamlamasını da kullanmıştır. Bu tamlama 3 ayette geçer. Bunlar aşağıda gösterilmiştir;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

3792|37|6|إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ

İnnâ zeyyenne s-semâe d-dunyâ bi zîynetini l-kevâkib.

Doğrusu süsleyip donattık dünya göğünü bir süsle, kevakib (parlayanlar/ışıldayanlar)

4228|41|12|فَقَضَىٰهُنَّ سَبْعَ سَمَٰوَاتٍ فِى يَوْمَيْنِ وَأَوْحَىٰ فِى كُلِّ سَمَآءٍ أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَحِفْظًا ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ

Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyenne s-semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzen, zâlike takdîrul azîzil alîm.

Öyle ki tamamladı yedi gökleri (çoklu gök-Güneş sistemindeki gezegenlerin gökleri+heliyosfer) iki günde; ve vahyetti her bir göğe emrini/işini onun; ve süsleyip donattık dünya göğünü parlaklıklarla/ışıklarla; ve bir koruma; işte budur takdiri; güç yetirenin; bilenin.

5244|67|5|وَلَقَدْ زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَجَعَلْنَٰهَا رُجُومًا لِّلشَّيَٰطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ ٱلسَّعِيرِ

Ve lekad zeyyenne s-semâe d-dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr.

Ant olsun süsleyip donattık dünya göğünü parlaklıklar-ışıklarla ve yaptık onu (göğü) bir taşlayıcı-bir fırlatıcı şeytanlar için (bozguncu kozmik zararlılar için) ve hazırladık onlara (şeytanlara) azap; ani ışık parlaması.

 

Dünya göğü (yakın gök) tamlamasını anlamak için bu 3 ayet detaylı incelenmelidir. 37:6 ayetindeki (ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesi çok iyi anlaşılmalıdır. Bu kelime başka ayetlerde de geçmektedir. Bu kelimenin gerçek anlamı anlaşılır ise yukarıdaki 3 ayet daha net anlaşılabilir.

Klasik meallerde (ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesi yıldız veya gezegen olarak çevrilmiştir. Yıldız veya gezegen olarak çevrildiğinde Dünya göğü (yakın gök) kavramı tam olarak anlaşılamaz. 67:5 ayetindeki şeytanlar için taşlama alanı nerededir tam olarak anlaşılamaz. Dünya göğünün (yakın gök) korunmuş olması ve süslenmesi anlaşılamaz. (ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesi tam olarak anlaşıldığında ayetler çok daha rahat anlaşılacaktır. Şimdi Allah’ın izni ile bunu detaylandıralım.

37:6 ayetin incelenmesi;

(ٱلدُّنْيَا) (zeyyenna) kelimesi ve (بِزِينَةٍ) (bizinetin) kelimesi kökü (زين) anlamı donatmak-süslemek (adornment) anlamındadır.

(بِمَصَٰبِيحَbimesabiha kelimesi kökü (صبح) anlamı parlamasabah ile ilgiliışın-parlamak (beam), yüzün parlaması (beam face), ışık kaynağı-ışıma-ışıl ışıl (be radiant) anlamlarındadır.

(ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesi kökü (كوكب) anlamı parıldamak-parlaklık-ışıldamak-ışımak (shine), pırıltılı-parıltı (glitter) anlamlarındadır. Işıldadığı için yıldız ve gezegenler anlamında da kullanılır. Fakat Kuran’da hiç bir yerde bu kelime gerçek yıldızlar için kullanılmamıştır. Gerçek yıldızlar için Yüce Allah (النَّجْمِ) en-necm kelimesini kullanmıştır.. Bu kelime Kuran’da 3 kez geçer. Bunlar aşağıda gösterilmiştir.

Kuran’da (ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesinin geçtiği ayetler;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

865|6|76|فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ ٱلَّيْلُ رَءَا كَوْكَبًا قَالَ هَٰذَا رَبِّى فَلَمَّآ أَفَلَ قَالَ لَآ أُحِبُّ ٱلْءَافِلِينَ

Fe lemma cenne aleyhil leylu rea kevkeba, kale haza rabbi, fe lemma efele kale la uhıbbul afilin.

Gece onun üstünü örtünce bir parlak bir cisim gördü de "İşte Rabbim bu!" dedi. Parlak cisim battığında ise "Batıp gidenleri sevmem!" diye konuştu.

1598|12|4|إِذْ قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَٰٓأَبَتِ إِنِّى رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِى سَٰجِدِينَ

İz kale yusufu li ebihi ya ebeti inni re eytu ehade aşere kevkeben veş şemse vel kamere re eytuhum li sacidin.

Bir vakit Yusuf babasına şöyle demişti: "Babacığım, ben rüyada on bir parlak cisim ile, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; onları bana secde ediyorlar gördüm." 

2824|24|35|ٱللَّهُ نُورُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِۦ كَمِشْكَوٰةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ ٱلْمِصْبَاحُ فِى زُجَاجَةٍ ٱلزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَٰرَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِىٓءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَىٰ نُورٍ يَهْدِى ٱللَّهُ لِنُورِهِۦ مَن يَشَآءُ وَيَضْرِبُ ٱللَّهُ ٱلْأَمْثَٰلَ لِلنَّاسِ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ

Allahu nurus semavati vel ard, meselu nurihi ke mişkatin fiha mısbah, el mısbahu fi zucaceh, ez zucacetu ke enneha kevkebun durriyyun, yukadu min şeceratin mubaraketin zeytunetin la şarkiyetin ve la garbiyyetin, yekadu zeytuha yudiu ve lev lem temseshu nar, nurun ala nur, yehdillahu li nurihi men yeşau, ve yadribullahul emsale lin nas, vallahu bi kulli şey'in alim.

Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir parlak cisim gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir.

 

6:76 ayetinde bazı klasik meallerde İbrahim peygamberin gördüğü gök cismi ‘yıldız’ olarak tanımlanmıştır. Bazılarında ise gezegen olarak tanımlanmıştır. Yıldız olarak tanımlamak zaten mantıklı değildir çünkü Yüce Allah gerçek yıldızlara Kuran’da n-necm demektedir. İbrahim peygamberin gördüğü bir yıldız olamaz. Peki; gezegen olabilir mi? Bunun ihtimali de düşüktür. Çünkü ibrahim peygamber bu cismi gördüğünde etkileniyor ve "İşte Rabbim bu!" diyor. Yeni görmüş olmalı ki bu tepkiyi versin. Oysa gezegenler aniden ortaya çıkıp aniden kaybolmazlar. İbrahim peygamber gökyüzünü incelediği için muhtemelen o dönemki gök bilimine de hâkimdi. Gördüğü cisim daha sonra kayboluyor. Bu nedenle ibrahim peygamberin gökyüzünde aniden gördüğü ve daha sonra kaybolan cismin bir kuyruklu yıldız olma ihtimali çok yüksektir. Hatta bu kuyruklu yıldızın Halley kuyruklu yıldızı olduğunu gösteren işaretler vardır. Bu konu ile ilgili detaylı makaleye linkten ulaşılabilir. Ayette geçen (ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesinin anlamı düşünüldüğünde ibrahim peygamber gökyüzünde parlayan-ışıldayan bir gök cismi (Halley kuyruklu yıldızını) görmüştür. Yıldız veya gezegen değil.

12:4 ayetinde ise Yusuf peygamberin rüyasında, 11 parlayan cisimle birlikte Güneş ve Ay’ı kendisine secde ederken gördüğü anlaşılmaktadır. 11 parlayan cismi yine yıldız diye çevirenler olmuş olsa da bu yukarıda anlatılan nedenler dolayısı ile pek mantıklı değildir. 11 gezegen diye çevirenler de vardır. Hatta bu 11 rakamını Güneş sistemimizde 11 gezegen olmalı diyenler bile vardır. Fakat bu doğru bir yaklaşım değildir. Yusuf peygamberin rüyasında gördüğü 11 parlayan gök cismi, Güneş ve Ay ile Güneş sistemimiz arasında bir ilişki yoktur. Bu bir rüyadır ve Yusuf peygamberin hayatı ile ilgilidir. Yusuf peygamberin gördüğü rüyadaki 11 parlak cisim 11 kardeşini işaret etmektedir. Ay ve Güneş de baba ve annesini temsil etmektedir. Bunun delilleri şunlardır;

12:5 ayetinde Yusuf peygamberin babası şunu demiştir: ‘Dedi ki: "Ey yavrum! Rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana tuzak kurarlar. Şeytan*, insanın açık bir düşmandır."’. Yusuf peygamberin babası Yusuf peygamberin rüyasının kardeşleri ile ilgili olduğunu anlamıştır ki Yusuf peygamberi uyarmıştır.

12:100 ayetinde Yusuf peygamberin rüyasının gerçekleştiği görülmektedir. Bu ayette;

Yusuf, anne ve babasını makamına çıkardı. Hepsi onun makamına saygı ile eğildiler.* Yusuf: "Ey babacığım! Bu durum, daha önceki rüyamın gerçekleşmesidir.* Rabb'im onu gerçek kıldı. Ve gerçekten bana ihsanda bulundu. Çünkü beni zindandan çıkardı, şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra sizi çölden getirdi. Benim Rabb'im dilediğine lütuf sahibidir. Gerçek şu ki: O, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir.

 

Bu ayetlerden net olarak anlıyoruz ki Yusuf peygamberin rüyasında gördüğü 11 parlak cisim Güneş sistemimizin gezegenleri ile ilgili değildir. (ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesinin kelimenin gezegen olarak çevrilmesi doğru değildir.

Bu nedenle 37:6 ayetindeki (ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesini yıldız veya gezegen yerine gökte bulunan parlaklıklar-parıldayan yapılar olarak anlamak daha uygundur. 

 

Gelelim tekrar konumuza; Dünya göğünün korunması ve süslenmesi; Ayrıca şeytanlar için taşlanma yerleri olarak görevlendirilmeleri;

Bu konu ile ilgili çok detaylı bir makale yazılmıştı. Aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

Yakın göğün korunması ve süslenmesi: Şeytanlar için fırlatma-taşlama alanları, şeytanların terbiye edilmesi

Net olarak anlıyoruz ki yakın-alçak gök (Dünya göğü) Dünya’mızın manyetik alanı dâhil atmosferidir.

 

Tekil gök ((سمو), sema): Tüm evren olarak kullanımına bazı örnekler;

Aşağıdaki örnek ayetlerde Yüce Allah tekil gök ((سمو), sema) kelimesini tüm evren için kullanmaktadır.

  

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4720|51|47|وَٱلسَّمَآءَ بَنَيْنَٰهَا بِأَيْي۟دٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ

Ves semae beneynaha bi eydin ve inna le musiun.

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz.

3613|34|9|أَفَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَىٰ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ إِن نَّشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ ٱلْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ كِسَفًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةً لِّكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ

E fe lem yerev ila ma beyne eydihim ve ma halfehum mines semai vel ard, in neşe'nahsif bihimul arda ev nuskıt aleyhim kisefen mines sema, inne fi zalike le ayeten li kulli abdin munib.

Onlar gökten ve yerden ne kadarını önlerine serdiğimize, ne kadarını da kendilerinden gizlediğimize bakmazlar mı? Eğer Biz dileseydik, onları yerin dibine geçirir ya da göğü başlarında paralardık. Şüphe yok ki bütün bunlarda, O'na yönelen her bir kul için mutlaka alınacak bir ders vardır.

5930|86|1|وَٱلسَّمَآءِ وَٱلطَّارِقِ

Ves semai vet tarık.

Göğe ve Tarık'a andolsun,

2914|25|61|تَبَارَكَ ٱلَّذِى جَعَلَ فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَٰجًا وَقَمَرًا مُّنِيرًا

Tebarekellezi ceale fis semai burucen ve ceale fiha siracen ve kameren munira.

Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne yücedir.

 

Evrenin büyük patlamaBig Bang’ ile yaratılması, genişletilmesi gök ((سمو), sema) kelimesinin tüm evren için kullanıldığının en büyük delilidir. Yine Tarık yıldızının nötron yıldızları (Pulsarlar) olduğunu görmüştük. Nötron yıldızları tüm galaksilerde ve evrende bulunmaktadır.

Evrenin ufak bir kısmının görüntüsü. Hubbe uzay teleskopu tırnak büyüklüğündeki bir alanda yaklaşık 15.000 adet galaksi gözlemledi. Bu galaksilerde milyarlarca yıldız vardır. Tüm bunlar evreni oluşturur.

sema evren kuran mucizeker

 

Gökteki burçlar ile ilgili yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Burçlar Ay'ın menzil yerleridir. Yıldızlar ile arasındaki ilişkiye bağlı olarak 28 adet burç vardır. Burçlara sahip gök galaksimiz samanyolunu işaret ediyor olabilir. Ancak diğer galaksiler de mutlaka burçlar içereceği için tüm evren işaret edilmiş olabilir.   

Burçlar sahibi gök, göğün süslenip donatılması, göğün her türlü şeytandan korunması

 

Tekil gök ((سمو), sema): Galaksimiz içinde bulunan bir yer, Güneş sistemimiz ve/veya Güneş sistemimizdeki Dünya ve Dünya dışı gezegenlerin atmosferleri (Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün) olarak kullanımına bazı örnekler;

 

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4227|41|11|ثُمَّ ٱسْتَوَىٰٓ إِلَى ٱلسَّمَآءِ وَهِىَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ٱئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَآ أَتَيْنَا طَآئِعِينَ

Summesteva iles semai ve hiye duhanun fe kale leha ve lil ardı'tiya tav'an ev kerha, kaleta eteyna taiin.

Sonra, duman halinde olan göğe (Güneş sistemimizin oluşacağı gaz-toz bulutuna) yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.

4228|41|12|فَقَضَىٰهُنَّ سَبْعَ سَمَٰوَاتٍ فِى يَوْمَيْنِ وَأَوْحَىٰ فِى كُلِّ سَمَآءٍ أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَحِفْظًا ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ

Fe kadahunne seb'a semavatin fi yevmeyni ve evha fi kulli semain emreha ve zeyyennes semaed dunya bi mesabiha ve hıfza, zalike takdirul azizil alim.

Böylece onları iki gün içinde yedi gökler (çoklu gezegenler) olarak tamamladı ve her bir göğe (gezegen atmosferine) emrini vahyetti. Biz dünya göğünü (atmosferini) de kandillerle süsleyip donattık (kutup ışıkları) ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir.

36|2|29|هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ لَكُم مَّا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ ٱسْتَوَىٰٓ إِلَى ٱلسَّمَآءِ فَسَوَّىٰهُنَّ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ

Huvellezi halaka lekum ma fil ardı cemian summesteva ile s-semai fe sevvahunne seb'a semavat, ve huve bi kulli şey'in alim.

Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra, göğe (Dünya atmosferine) yönelip (istiva edip) de onları (katmaları) yedi gökler (çok katmanlı atmosfer) olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.

 

41:11 ayetinde Güneş sistemimizin oluşacağı gaz-toz bulutu (duman) halindeki gök işaret edilmektedir. Yüce Allah yerçekimi kuvvetini (isteğe bağlı olmadan, zorunlu olarak maddelerin itaat ettiği kuvvet) kullanarak Güneş’in doğmasını sağlamış, 2 gün içinde (6 gün=13.8 milyar yıl; 2 gün=4.6 milyar yıl) Dünya ile birlikte çoklu gezegenleri (çoklu gökler (41:12)) olarak düzenlemiştir. Her bir göğe yani her bir gezegendeki göğe (gezegenlerin atmosferi) de emrini vermiştir. 41:12’den anlıyoruz ki bu düzenleme ile gezegenler korunma altına alınmaktadır. 41:12’de Dünya göğünün yani Dünya atmosferinin süslenmesinin işaret edilmesi ile yeryüzünün korunması işlevinin bir arada zikredilmesi çok anlamlıdır. Çünkü atmosferin koruma mekanizması kutup bölgesinde izlenen süsleri (‘aurora borealis’) meydana getirmektedir.

2:29 ayetinde ise Dünya atmosferi işaret edilmiştir. Yeryüzü kayalık hale getirildikten sonra Dünya atmosferi oluşturulmuştur. Bu atmosferin çoklu katmanlı olması 7 gökler geçişi ile bildirilmektedir. Yüce Allah başka bir ayette üstümüze 7 sağlam bina ettiğini buyurmaktadır.

78:12’de ‘Ve bina ettik üstünüze yedi sağlam.’

Bir dayanak-bir dinlenme mekânı olan yer, yanan bir lamba, sıkanlardan bolca akan bir su, sabitleyici kazıklarlar olan dağlar, gece-gündüz: Üstümüze bina edilen yedi sağlam neresi?

Bu da bize 2:29 ayetinde işaret edilen 7 göklerin yani çok katmanlı göğün Dünya atmosferi olduğunu gösterir.

Yüce Allah yaklaşık 4.6 milyar yıl önce samanyolu galaksimizde bulunan bu göğe (ki o zaman bir nebulaydı) yönelmiş ve onu 7 gökler (çoklu gezegenler) halinde düzenlemiştir.

gaz ve toz bulutu

Kuran’da 7 kelimesi sayı olarak tam 7’yi de gösterebilir ama çokluğu da gösterir. Örneğin çölde kendisine iyilik yapan birine bir kişi Arapça  ‘sana Allah 7 sevap versin’ der. Buradaki 7 sayı olarak değil 7’den fazla olarak çok versin, katmerli versin demektir. Çokluğu gösterir.

Çoğul olan gökler kelimesi-Semavat (سموت) kavramı;

Yüce Allah tekil olan gök kelimesinin çoğulu olan gökler kelimesini tüm evreni tanımlamak için kullanmaktadır. Gerçekten de evren sayısız göklerden oluşmaktadır. Dünya (yakın göğü) göğü olan atmosfer, çok göklü Güneş sistemi, Güneş’imiz dışında milyarlarca yıldızda Güneş sistemimiz benzeri sistemler, Güneş sistemi dışındaki milyarlarca gezegendeki atmosferler, Galaksimiz ve bizim galaksimiz gibi milyarlarca galaksi hepsi birer gök olduğuna göre tüm bu gökleri içeren evrene gökler denilebilir.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

2511|21|30|أَوَلَمْ يَرَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَنَّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَٰهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ ٱلْمَآءِ كُلَّ شَىْءٍ حَىٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ

E ve lem yerellezine keferu ennes semavati vel arda kaneta retkan fe fetaknahuma, ve cealna minel mai kulle şey'in hayy, e fe la yu'minun.

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?

4666|50|38|وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِى سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ

Ve lekad halaknes semavati vel arda ve ma beynehuma fi sitteti eyyamin ve ma messena min lugub.

Andolsun, Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.

2611|22|18|أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَسْجُدُ لَهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ وَٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ وَٱلنُّجُومُ وَٱلْجِبَالُ وَٱلشَّجَرُ وَٱلدَّوَآبُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ ٱلنَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ ٱلْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ ٱللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَآءُ

E lem tera ennallahe yescudu lehu men fis semavati ve men fil ardı veş şemsu vel kameru ven nucumu vel cibalu veş şeceru ved devabbu ve kesirun minen nas, ve kesirun hakka aleyhil azab, ve men yuhinillahu fe ma lehu min mukrim, innallahe yef'alu ma yeşa'.

Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azab hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.

 

21:30 ayeti bize çok net bir bilgi verir. Yukarıda saydığımız birçok göğün bir zamanlar ki Big Bang anında bitişik olduğunu Yüce Allah bize bildirmektedir. Yüce Allah Big Bang ile evreni (göğü) yaratmış, içinde de birçok gökleri (Galaksileri, Güneş sistemini, diğer yıldızlardaki sistemleri) yaratmıştır. 22:18 ayetinde gökler içindeki yapılar sayılırken yıldızlar da sayılmıştır. Demek ki yıldız olarak tanımlanan herşey göklerin içindedir. Yıldızları içeren galaksiler de düşünüldüğünde ayetteki gökler kelimesi tüm evreni işaret eder.

Kuran’da 8 ayette göklerin (samavat) 6 günde yaratıldığı bildirilmektedir. Yüce Allah evren göğünü, içindeki milyarlarca gökle birlikte (gökleri) 6 günde yaratmıştır.

 

7 Gökler-7 Semavat: Çoklu evren;

Aşağıdaki 4 ayette 7 gökler tamlaması kullanılmıştır.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

2071|17|44|تُسَبِّحُ لَهُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ ٱلسَّبْعُ وَٱلْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِۦ وَلَٰكِن لَّا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُۥ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

Tusebbihu lehus semavatus seb'u vel ardu ve men fihinn, ve in min şey'in illa yusebbihu bi hamdihi ve lakin la tefkahune tesbihahum, innehu kane halimen gafura.

Yedi gökler, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halim'dir, Gafur'dur.

2757|23|86|قُلْ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبْعِ وَرَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ

Kul men rabbus semavatis seb'ı ve rabbul arşil azim.

Sor: "Yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın Rabbi kimdir?"

5227|65|12|ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ وَمِنَ ٱلْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ ٱلْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ ٱللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَىْءٍ عِلْمًۢا

Allahullezi halaka seb'a semavatin ve minel ardı mislehunn, yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemu ennallahe ala kulli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi kulli şey'in ilma.

Allah, yedi gökleri ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için.

5242|67|3|ٱلَّذِى خَلَقَ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَىٰ فِى خَلْقِ ٱلرَّحْمَٰنِ مِن تَفَٰوُتٍ فَٱرْجِعِ ٱلْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِن فُطُورٍ

Ellezi halaka seb'a semavatin tibaka, ma tera fi halkır rahmani min tefavut, ferciıl basara hel tera min futur.

Tabakalar halinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?

 

Bu ayetler üzerinde özellikle durulmalıdır. Yüce Allah bu ayetlerde çoklu gökleri yarattığını bildirmektedir. Bu ayetlerde bir evrende birçok gökleri yarattığı anlaşılabileceği gibi, çoklu evrenler yarattığını da anlamak mümkündür. Çünkü evren de bir göktür. Bu nedenle Yüce Allah çoklu evrenler yaratmış olabilir.

Çoklu gökler (7 Gökler-7 Semavat) kelimesi bu 4 ayet haricinde 1 ayette Dünya’nın yaratılması sırasında Güneş sistemimizdeki çoklu gökler için kullanılır.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

36|2|29|هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ لَكُم مَّا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ ٱسْتَوَىٰٓ إِلَى ٱلسَّمَآءِ فَسَوَّىٰهُنَّ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ

Huvellezi halaka lekum ma fil ardı cemian summesteva iles semai fe sevvahunne seb'a semavat, ve huve bi kulli şey'in alim.

Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Nitekim göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gökler olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.

 

Bu ayette yeryüzüne bir işaret vardır. Tüm uzaya değil. Yeryüzünün yaratılması ile ilgili bir süreç söz konusudur. Bu ayetin detaylandırmasını 41:11-12 ayetlerde görmekteyiz. Yüce Allah galaksi içindeki bir göğe (duman halindeki bir göğe) yöneliyor ve Güneş sistemimizi çok katmanlı-çok sayıda gökler olacak şekilde düzenliyor.

Bir ayette ise çoklu gökler (7 Gökler-7 Semavat) kelimesi aşağıdaki gibi geçer ve bu ayetteki kullanımı detaylı incelenmelidir. 

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

5432|71|15|أَلَمْ تَرَوْا۟ كَيْفَ خَلَقَ ٱللَّهُ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ طِبَاقًا

E lem terev keyfe halakallahu seb'a semavatin tıbaka.

"Allah'ın yedi gökleri nasıl tabakalar halinde yarattığını görmüyor musunuz?"

 

71:15 ayetinden sonra Yüce Allah şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

5433|71|16|وَجَعَلَ ٱلْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ ٱلشَّمْسَ سِرَاجًا

Ve cealel kamere fihinne nuren ve cealeş şemse siraca.

"Ve Ay'ı bunlar içinde bir nur kılmış, Güneş'i de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır."

 

71:16 ayetinin ışığında 71:15 ayeti 2 şekilde yorumlanabilir. 2:29 ayetindeki yeryüzüne bir işaret olması gibi 71:15 ayetindeki 7 gökler (çoklu gökler) kelimesi Güneş sistemimizi işaret edebilir. Güneş sistemindeki Güneş ve Ay'a vurgu yapılmış olabilir. Gerçekten de Güneş sistemimiz katmanlı ve tabakalı şekilde yaratılmıştır.

Yada 7 gökler (çoklu gökler) kelimesi çoklu göklere sahip olan evrene işaret olabilir. Bu şekilde anlamak da mümkündür. Tüm evren içinde Güneş bize bir lamba, Ay ise bir nur (yansıma ile ışık veren) yapılmış olarak anlaşılabilir. Evren sayılamayacak kadar göklere sahip olsa da Güneş ve Ay bizim için en önemli uzay cisimleridir.     

 

Yukarıdaki ilk zikredilen 4 ayette ise çok genel bir tanımlama vardır. Yüce Allah sadece gökler (semavat) kelimesi kullanabilecekken çok sayıda gökler kelimesini tercih etmiş. Dahası bu çoklu gökleri tanımlarken özel bir kelime seçilmiştir. Bu kelime (طِبَاقًا) tibakan kelimesi olup anlamı tabakalar halinde (layer by layer) demektir. Bu da bize çoklu evrenler ile ilgili bir ip ucu verebilir.

Ayrıca 23:86 ayetinde 'Sor: "Yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın Rabbi kimdir?"' buyuran Rabbimiz yedi gökleri büyük arş ile birlikte zikretmesi evrenimizden daha büyük bir şeye işaret olabilir. En doğrusunu Allah bilir.

Evrenimizi şu ana kadar en iyi açıklayan sicim (string) teorisi üstüne geliştirilen M (Membrane)-teorisine göre 'brane' adı verilen membrane (zarlar, tabakalar) üzerinde belkide sonsuz sayıda evrenler vardır. Bunlar paralel şekilde, ayetteki gibi tabakalar haline bulunmaktadır. Bu brane adı verilen zarlar birbirine temas etmezler. Çok çok uzun süreler geçtiğinde (yaklaşık 1 trilyon yıl) bu zarların bir noktası birbirine temas eder ve bu temas sonrası tekillik ve ölçülemeyecek kadar büyük bir enerji ortaya çıkar ve yeni bir Big Bang başlar. 

M-teorisini okuyup öğrenmenizi şiddetle tavsiye ederim.   

 

En doğrusunu Allah bilir.