Ve elbise gibi örtmeyin hakkı/gerçeği batılla; ve gizlemeyin hakkı.

Yüce Allah 2:42 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

49|2|42|وَلَا تَلْبِسُوا۟ ٱلْحَقَّ بِٱلْبَٰطِلِ وَتَكْتُمُوا۟ ٱلْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

Ve lâ telbisû l-hakka bil bâtılı ve tektumû l-hakka ve entum ta’lemûn.

Ve elbise gibi örtmeyin hakkı/gerçeği batılla; ve gizlemeyin hakkı; ve sizler bilirsiniz.

(تَلْبِسُوا۟telbisû kelimesi kökü (لبس) giymek (wear), kıyafet/elbise giymek (dress), örtmek (cover), sarmak (envelop), kaplamak (coat) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1003 (of 1303)

(تَكْتُمُوا۟tektumû kelimesi kökü (كتم) saklamak (hide), gizlemek (conceal), sır yapmak (secrete) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 953 (of 1303)

Bu ayette çok büyük bir öğüt var. Yeryüzündeki insanlar sadece bu ayete uysa bile Dünya üzerinde zulüm ve karmaşa son bulur. Adelet her yere hakim olur. İnsanlar huzurlu bir ortamda yaşar.

Hakkın/gerçeğin her daim öncelikli olduğu bir toplum mutlak ki daha huzurlu olur. Hak/gerçek esasen adalet ile direkt olarak ilişkilidir. Her zaman doğru/gerçek/hak veriler üzerinden kurulan denklemler her zaman doğru/hak/gerçek sonuçlar doğurur. Evrenin her yerinde iki elmanın yanına 2 elma koyarsanız toplam 4 elma eder. İşte bu evrensel haktır/gerçektir/doğrudur. Öyleyse hayatımızı hak/gerçek veriler üzerine kurmalıyız. Batıl olan yani yanlış/gerçek olmayan/hükümsüz/geçersiz/nafile/boş olan şeyleri öne sürerek hakkın/gerçeğin örtülmemesi gereklidir. ‘Telbisû’ kelimesinin elbise giydirmek olduğu düşünüldüğünde hakkın/gerçeğin elbise gibi batıl ile örtülmemesi gerektiğini anlarız. Yüce Allah’ın bu emri her alanda geçerli olmalıdır. Kendi aleyhimize bile olsa gerçeğin/hakkın örtülmesine izin vermemeliyiz. Kendimiz ile ilgili olmayan olaylarda da aynı erdemli davranışı göstermeliyiz.

Gizlemeyin hakkı;

Batıl ile örtmesek bile hakkın/gerçeğin gizli kalmasına da izin vermemeliyiz. Tanık olduğumuz bir gerçeği/hakkı gizlememeliyiz. Toplumla paylaşmalıyız. “Başıma iş gelir! Hiç bilmiyormuş gibi yapayım.” dememeliyiz. Doğruyu/hakkı yer yerde deklere etmeliyiz.

Ehli Sünnet ve hadisler konusuna değinmeden olmaz;

Değinmek zorundayız çünkü Yüce Allah Kuran'ın hak/gerçek olduğunu bize bildiriyor. Uyduruk, yalan yanlış, ne olduğu belli olmayan, hak/gerçek olduğu asla kesin olduğu bilinemeyen hadisler içeren hadis kitaplarının hak/gerçek olduğu ile ilgili en ufak bir işaret Kuran'da yoktur. Hak/gerçek olmuş olsalardı Yüce Allah'ımız bizi onlardan mahrum bırakmazdı. Muhammed peygamberin o dönemde yaptığı eylemleri/o döneme özel eylemleri hak/gerçek olan Kuran'a koyardı. Ancak koymadı. Yüce Allah her şeyi bilir. Demek ki Muhammed peygamberin o dönemde yaptığı eylemler bizim için gerekli değil. Kuran esnek ve katmanlı bir yapıya sahiptir. Kıyamete kadar yaşayacak olan tüm insanlara hitap eden bir kitaptır. Bu nedenle hükümleri evrenseldir. Ancak kişiselleştirilebilir yanı da vardır. Yaşam şartları değişse bile Kuran'ın emirleri her daim sıkıntı yaratmadan uygulanabilir. Hakkın/gerçeğin zıttı olan yani batıl olan hadisler 1400 yıldır Kuran'ı örtmektedir. Bir şeytani elbise olarak Kuran ayetlerini örter. Hak/gerçek olan Kuran ayetlerini gizler/saklar. Uyduruk hadis kitaplarındaki hükümler ile Kuran'ın her türlü ayetini gizlemek, saklamak mümkündür. 

Örnek;

"Zina eden kadına ve erkeğe Kuran 100 kırbaç/kamçı vurun" derken bu ayeti hadisler aracılığı ile örtmüşlerdir. Bu ayetin hükmü kalmamıştır. Hadislere göre zina eden kadın ve erkek taşlanarak öldürülür. Buna recm cezası denir. Kuran'da aksi bir hüküm olmasına rağmen bu kimselerin umrunda değildir. Kuran ayeti ortada iken bu ayete kâfirlik ederek hadislere iman ederler. Ne yapalım. Şeytan da bu şekilde Yüce Allah tarafından kendisine verilen görevi yerine getiriyor. Sağdan yaklaşıyor. Hayırlı işler yaptırıyormuş gibi yapıyor. Zehri şeker içine koyuyor. 

Kişisel olarak söyleyelim;

Hayatımın her saniyesini sadece Kuran'a göre yaşıyorum. Hak/gerçek olan Kuran'a göre. Hak/gerçek olduğu belli olmayan (batıl olan) hadisleri asla hayatıma sokmuyorum. Kuran'ın her ayeti benim için bir emirdir. Bir kılavuzdur. Kuran'ın esnek yapısı ile sabah ve akşam namazlarımı dilediğim gibi kılıyorum. İlla ki Muhammed peygamber nasıl kılmıştır demiyorum. İlla ki onun gibi kılmam gerekir demiyorum. Çünkü Yüce Allah'ım bana esneklik sağlamış. Kuran'da bazı şeylerin detaylandırılmaması onun eksik olduğunu asla göstermez. İnsanları zora sokmamak içindir; esneklik sağlaması içindir.

Sadece Kuran dediğimden beri nasıl bir insana dönüştüğümü aşağıdaki makaleden okuyabilirsiniz.

Nasıl bir kimseyim?

Kuran'ın hak/gerçek olduğu 2:176, 4:105; 13:1, 39:41, 42:17 ayetlerinde açıkça bildiriliyor.

Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

183|2|176|ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ نَزَّلَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّ ٱلَّذِينَ ٱخْتَلَفُوا۟ فِى ٱلْكِتَٰبِ لَفِى شِقَاقٍۭ بَعِيدٍ

Zâlike bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakkı, ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd.

İşte o sebepledir; Allah indirdi kitabı hakla/gerçekle; ve doğrusu kimseler ihtilafa/ayrılığa düştüler kitapta; mutlak içindeler derin bir anlaşmazlık.

598|4|105|إِنَّآ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ ٱلنَّاسِ بِمَآ أَرَىٰكَ ٱللَّهُ وَلَا تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا

İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı li tahkume beynen nâsi bimâ erâkallâhu. Ve lâ tekun lil hâinîne hasîmâ.

Doğrusu biz indirdik sana kitabı hakla/gerçekle; hükmetmen için insanlar arasında; Allah’ın sana gösterdiğiyle; ve olma hainler için bir savunucu.

903|6|114|أَفَغَيْرَ ٱللَّهِ أَبْتَغِى حَكَمًا وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ إِلَيْكُمُ ٱلْكِتَٰبَ مُفَصَّلًا وَٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُۥ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِٱلْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُمْتَرِينَ

E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalan, vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn.

“Öyleyse Allah'tan başka bir hakem mi ararım? Ve O ki indirdi size detaylandırılmış/ayrıntılı açıklanmış kitabı”; ve kimseler, verdik onlara kitap; bilirler ki o indirilendir Rabbinden, hakla/gerçekle; öyleyse olma kuşkulananlardan.

1706|13|1|الٓمٓر تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ وَٱلَّذِىٓ أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ٱلْحَقُّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ

Elif lâm mim râ tilke âyâtul kitâbi, vellezî unzile ileyke min rabbikel hakku ve lâkinne ekseren nâsi lâ yu’minûn.

Elif Lâm Mim Râ; bunlar ayetleridir kitabın; ve indirilen sana Rabbinden; hak/gerçek; ve fakat insanların çoğu inanmazlar.

4058|39|2|إِنَّآ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ فَٱعْبُدِ ٱللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ ٱلدِّينَ

İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı fa’budillâhe muhlisan lehud dîn.

Doğrusu biz indirdik sana kitabı, hakla/gerçekle; öyleyse kulluk et Allah'a; dini O'na halis kılarak/saf kılarak.

 

En doğrusunu Allah bilir.