Babil hükümdarları olan ‘Harut(a)’ ve ‘Marut(a)’ kimdir? Marut(a) Babil kralı ‘Maruttaš’ mı?

Aşağıdaki makale Kur’an’ın büyük bir tarihi mucizesidir. Kur’an’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin delildir. Lütfen dikkatli bir şekilde okuyunuz. Siz de bu mucizeye tanık olunuz.

Yüce Allah Kur’an’da Süleyman peygamber ile ilgili bir kıssada Babil’de yaşayan 2 hükümdar hakkında bizlere bilgi vermiştir.

Yüce Allah 2:102 ayetinde şu şekilde buyuruyor.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

109|2|102|وَٱتَّبَعُوا۟ مَا تَتْلُوا۟ ٱلشَّيَٰطِينُ عَلَىٰ مُلْكِ سُلَيْمَٰنَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَٰنُ وَلَٰكِنَّ ٱلشَّيَٰطِينَ كَفَرُوا۟ يُعَلِّمُونَ ٱلنَّاسَ ٱلسِّحْرَ وَمَآ أُنزِلَ عَلَى ٱلْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَٰرُوتَ وَمَٰرُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّىٰ يَقُولَآ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِۦ بَيْنَ ٱلْمَرْءِ وَزَوْجِهِۦ وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِۦ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُوا۟ لَمَنِ ٱشْتَرَىٰهُ مَا لَهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ مِنْ خَلَٰقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا۟ بِهِۦٓ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ

Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâse s-sihrâ, ve mâ unzile ale l-melekeyni bi bâbile hârûta ve mârûta, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).

Ve tabi oldular şeytanların okuduğuna; Süleyman'ın mülkü üzerine; ve değildi küfretmiş Süleyman; fakat şeytanlar küfrettiler; öğretirler (şeytanlar) insanlara sihri/gerçek olmayan şeyleri gerçek gibi gösterme sanatını; ve indirileni/bahşedileni iki meleğin/iki meliğin/iki hükümdarın üzerine; Babil'de; Harut(a) ve Marut(a); ve değildi öğretir o ikisi (Harut(a) ve Marut(a)) bir şeyden; ancak der ikisi (Harut(a) ve Marut(a)): “Doğrusu biz bir fitneyiz/bir testiz/bir sınavız; öyle ki; küfretme”; öyle ki öğrenirler (şeytanlar) ikisinden (Harut(a) ve Marut(a)’dan); şeyi ki ayırırlar onunla adam ve eşinin arasını; ve değildir onlar (şeytanlar) zarar verenler onunla bir şeyden; dışında Allah’ın izniyle; ve öğrenirler zarar vereni onlara; ve yarar vermez onlara; ant olsun bildiler; mutlak ki kim satın aldı onu yoktur ona ahirette bir nasipten; ve mutlak kötüdür satın almış oldukları onunla; kendi nefislerine; keşke olmuş olsalardı bilirler.

Bu ayetteki 'l-melekeyni' kelimesinin aslında 'l-melikeyni' olarak okunması gerektiğini bir önceki makalemizde incelemiştik. Ayette işaret edilenler Babil'de yaşayan 2 melek değil 2 meliktir. Yani 2 hükümdardır. 

Linkteki makaleyi mutlaka okuyunuz. 

Bu ayeti dikkatli okuduğumuzda bu iki hükümdarın Süleyman peygamber ile aynı dönemlerde yaşadığını anlarız. Hatta Süleyman peygamberin mülküne ve kişiliğine karşı yapılan sihrin İsrailoğullarına öğretilmesinde rolleri olmuştur. Süleyman peygamberin kavminden bazı şeytan kimseler yani saptırıcı kimseler bu iki hükümdardan sihir tekniklerini öğrenmişlerdir. Sihir ile Süleyman peygamberin mülkü konusunda tartışma başlatmışlardır. Yani Krallığı konusunda. Hatta Süleyman peygamberin küfrettiğine yani kâfir olduğuna insanları ikna etmişler; inandırmışlardır. Böylece anlarız ki bu iki hükümdar Süleyman peygamberin krallığının son dönemlerinde Babil’de yaşamış olmalılardır.

Süleyman peygamber ne zaman yaşadı?

Elimizde maalesef güvenilir arkeolojik veriler yok. İncil’den Süleyman peygamberin doğumunu M.Ö 990 yılı olarak anlıyoruz. Hükümdar olması ise M.Ö. 970 ile M.Ö. 931 olarak veriliyor. Ancak bu tarihlere güvenilemez. Çünkü; Tevrat’a göre Musa peygamberin Mısır’dan çıkışı M.Ö. 1300-1200 yılları arasındadır. Ancak Kur’an bu tarihlerin yanlış olduğunu bilimsel işaretler ile bizlere bildirmiştir. Kur’an’a göre Musa peygamberin Mısır’dan çıkışı M.Ö. 1640 yılında olmuştur. Santorini yanardağının patladığı zamanda. Geniş çaplı inceleme aşağıdaki makaleden okunabilir.

İşte Kur’an böyledir. Dikkatli ve bilimsel işaretlere göre okunduğunda muhteşem bir şekilde detaylı bilgiler verir. Aynı durum Süleyman peygamber için de geçerlidir. İncil’in işaret ettiği tarihlere güvenilemez. Bu nedenle doğru tarihleri yine Kur’an’dan bulmamız gereklidir.

Şu bir gerçek ki Babil Krallığı hakkında mevcut olan arkeolojik kanıtlar çok daha fazladır. Bu nedenle bize düşen görev arkeolojik kazılarda kesin olarak tespit edilen Babil hükümdarları arasında Marut(a) ve Harut(a) isimli hükümdarların yaşayıp yaşamadığını araştırmaktır.

Eğer Babil Kralları arasında Marut(a) ve Harut(a) isimli hükümdarların varlığı arkeolojik olarak kanıtlanmış ise bu büyük bir mucize olur. Kur’an’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin bir delil olur. Ayrıca bu kralların yaşadığını dönem üzerinden Süleyman peygamberin ve Sebe melikesinin ne zaman yaşamış olduklarını bulabiliriz.

Babil hakkında kısa bir bilgi;

Babil, Mezopotamya’da adını aldığı Babil kenti etrafında M.Ö. 1894 yılında kurulmuştur. M.Ö. 1894-M.Ö. 539 arasında hüküm sürmüştür. Bu bölgede yapılan kazılarda çıkan tabletlerde bir kralın ismi vardır ki Kur’an’da geçen Marut(a) ismi ile aynıdır.

Bu kralın ismi ‘Nazi-Maruttaš’’tır. Bu kral Babil’e M.Ö. 1307–1282 yıllarında hükümdarlık yapmıştır. Aşağıdaki resimde kralın taş üzerine yapılmış bir figürü vardır. Bu taş şu an Paris müzesindedir. İran’ın atik Susa kentinde bulunmuştur. ‘Nazi-Maruttaš’ Babil’de Marduk tanrısına tapınaklar yaptırmıştır.

marut figuru harut babil marduk

Aşağıdaki taş yazıtta Babil kralı 'Maruttaš' ismi geçmektedir.  

marut harut kimdir ne zaman yasadilar babil melik

Aşağıdaki linkten Babil krallarının tüm listesini görebilirsiniz.

https://kuranmucizeler.com/images/harut_marut/babil_krallari_harut_marut.htm

Kur’an neden sadece Marut(a) olarak işaret etmiş olabilir? 'Nazi' kelimesi Kur'an'da neden geçmedi?

Bu kralın adı iki kelimeden oluşuyor. ‘Nazi’ ve ‘Maruttaš.  Taş tabletlere birlikte yazılmıştır. Kur’an’ın bir tanesini işaret etmiş olması çok doğaldır. ‘Nazi’ kelimesi hükümdara özgü değildir. Bu kraldan 2 dönem önce hükümdarlık yapmış olan kralın adı ‘Nazi-Bugaš’’tır. Görüldüğü gibi kralı tanımlayan 2. ismidir. Yani ‘Maruttaš ismi krala özgüdür.

Aşağıdaki resimde 'Nazi' kelimesinin krala özgü olmadığını görüyoruz. Krala özgü isim 2. isimdir. Bu nedenle Kur'an'da sadece Marut(a) olarak geçtiğini görüyoruz.

marut ve harut iki babilde melek mi buyu dusen melekler

Nazi-Maruttaš’ hakkında çok detaylı bilgi aşağıdaki bilimsel makaleden okunabilir.

https://kuranmucizeler.com/images/harut_marut/Frazer_2013_Nazi_Maruttas_in_Later_Mesop.pdf

Aşağıdaki videoda Harut(a) ve Marut(a) isimlerinin eski bir mushaf üzerinde sesli olarak okunuşları gösterilmiştir. 3 kez Harut(a); 4 kez Marut(a) seslendirilecek. 

Önemli not: Eski Kur'an mushafları harekesiz olarak yazılmıştır; hükümdarların isimleri (MRvT) yani (مروت) ve (HRvT) (ّهروت) şekilde yazılmıştır. Sonradan yapılan harekeleme ile kelimenin okunuşu kolaylaştırılmıştır. Bir harfin 2 kez okunmasını sağlayan şedde (ــّـ) işareti eski mushaflarda yoktur. Bu nedenle Harut(a) kelimesinin Harutt(a) şekilde; Marut(a) kelimesinin ise Marutt(a) olarak okunmasında hiçbir sakınca yoktur. Bu okuma şekli Kur'an'a tamamen uygundur. Örnek olması için 2. surenin 2. ayeti öğren gösterilebilir. Bu ayette geçen 'لِّلْمُتَّقِينَ' 'lil muttekîne' 'muttakiler için/takva sahibi olanlar için' kelimesindeki 'te' harfi şeddelidir (تَّ). Şedde harekesi 'te' harfini iki kez okutur. Ancak ilk Kur'an mushaflarına bakıldığında tek 'te' harfi ile yazıldığı görülür. Ancak bu kelime 'lil mutekîne' olarak okunmaz. Bu noktada anlarız ki 'هروت' 'Harut(a)' ve 'مروت' 'Marut(a)' kelimelerindeki 'te' harfi bu iki isim özel isim olduğu için şeddeli veya şeddesiz okunabilir. 

Babil taş yazıtlarında hükümdarın isminin ‘Maruttaš’ olarak çift 'te' ile okunması bize 2:102 ayetlerindeki kral isimlerinin; en azından 'مروت' 'MRvT''un çift 'te' ile okunmasının gerektiğini gösterir. Bu nedenle 2:102 ayetinde geçen Babil kralı isminin 'مَٰرُوتَّ' 'Marutt(a)' olarak okunması gereklidir.

Aşağıda 2:2 ayetinde geçen 'لِّلْمُتَّقِينَ' 'lil muttekîne' kelimesinin eski bir Kur'an mushafında tek 'te' harfi ile yazılmasına rağmen çift 'te' olarak okunduğunu göstermektedir. 

   

Devam edelim;

Harut(a) isimli hükümdarın isminin Kur’an’da Marut(a)’dan önce zikredildiğini görüyoruz. Bu da bize Harut(a)’nın Marut(a)’dan daha önce Babil’e hükümdarlık etmiş olabileceğini gösterir. ‘Maruttaš’ öncesi Harut(a) ismine benzerlik gösteren bir hükümdar ismi var mı?

Direkt olarak ‘Maruttaš’ gibi aynen geçen bir isim yok. Ancak ‘Maruttaš’’tan üç dönem önceki hükümdarın ismi ilginç bir şekilde Harut(a) ismine benzemektedir. Bu isim ‘Kara-ardaš’’tır. Marut(a)’taki gibi işaret yine ‘ardaš’ ismine olabilir. ‘ardaš’ isminin ‘harut(a)’ ismi ile benzediği ortadadır. ‘Kara-ḫardaš’ M.Ö. 1332’de öldürülmüştür. 'ardaš' M.Ö 1332’de öldürüldükten sonra yerine ‘Nazi-Bugaš’ gelmiştir; onun yerine de ‘Kurigalzu II’ gelmiştir. Daha sonra M.Ö. 1307 yılında ‘Nazi-Maruttaš’ gelmiştir.  

Elbette ‘Kara-ardaš’’ın Harut(a) olduğunu kesin olarak iddia edemeyiz. Ancak Babil hükümdarı ‘Maruttaš’’nın Kur’an’da işaret edilen Marut(a) olduğu kesindir. O durumda şu şekilde açıklamalar getirilebilir;

1. açıklama;

Babil dili olan Akadça da aynı bireyin ismi farklı telaffuz edilebilmektedir. Bu durum nadir de değildir. Aşağıda örnek olarak kral Nebuchadnezzar II'nin (saltanat M.Ö. 605–562) farklı telaffuzları gösterilmiştir.

'It is not uncommon for there to be several different spellings of the same name in Akkadian, even when referring to the same individual.' (George, Andrew R. (2003). The Babylonian Gilgamesh Epic: Introduction, Critical Edition and Cuneiform Texts, Volume 1. Oxford: Oxford University Press. ISBN 0-19-927841-5.)

harut marut iki melek mi

https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_kings_of_Babylon

'ardaš' ile Harut(a)'nın benzerliği bu şekilde açıklanabilir.

2. açıklama;

Harut(a) çok kısa bire süre hükümdar olmuş olabilir. Çoğu Babil taşları hükümdar öldükten sonra yazılmıştır. Uzun süre hükümdar olarak kalmış krallar taşlara yazılmıştır. Belki de Harut(a) kısa bir süre hükümdar kaldığı için Babil Krallar listesinde geçmemiş olabilir.

3. açıklama;

Harut(a) asıl hükümdar olan 'Maruttaš''ın kardeşi olabilir. Saray'da bir vezir gibi çok aktif olabilir. İsmi Babil Krallar listesinde resmi olarak geçmese de etkinlik olarak kardeşi 'Maruttaš' kadar etkili olabilir. Kısacası; Babil'i 2 kardeş yönetiyor olabilir. Her ne kadar 'Maruttaš' resmi hükümdar olsa da. 

Senaryolar çoğaltılabilir. Ancak şu bir gerçektir ki Kur’an her zaman doğru çıkar. Arkeolojik kazılar devam ettiği sürece Harut(a) isimli bir kişinin de Babil hükümdarlığında etkili olduğu mutlaka kanıtlanacaktır.     

Süleyman peygamber ne zaman yaşadı?

Süleyman peygamberin hükümdarlığının son dönemlerinin de M.Ö. 1332 öncesi ile M.Ö. 1282 arasında olması gerektiğini Kur’an bizlere bildirmiştir.

Sebe halkı ne zaman ve nerede yaşadı?

Sebe halkı ile ilgili bilgi Kur’an’da iki dönem için geçer. Süleyman peygamber ile ilgili olan kıssada ve bir de barajın yıkılması sonucu felakete uğradığı dönem. Bu makalenin konusu Süleyman peygamber ve ‘Harut(a)’-‘Marut(a)’ olduğu için sadece ilk dönem Sebe geçişi üzerinde durulacaktır.

Sebe Krallığı Yemen topraklarında kurulmuş olan bir krallıktır. Ne zaman kurulduğu ile ilgili net bir tarih yoktur. İngiliz arkeolog Kenneth Kitchen Sebe Krallığının başlangıcını M.Ö. 1200 olarak belirtmektedir. Ancak elbette krallığın kuruluş tarihi net olarak bilinmemektedir. Kur’an’ın işaretine göre M.Ö. 1332 öncesi ile M.Ö. 1282 yılları arasında Sebe Krallığı mevcut olmalı ve başında kadın bir hükümdar olmalıdır.

Sebe’nin çok güçlü olması;

Kur’an’dan anladığımıza göre Sebe’nin hükümdarı bir kadın. Kur’an’ın yukarıdaki işareti ile M.Ö. 1332-1282 yılları arasına bakıldığında günümüz Yemen’de kurulmuş olan çok kuvvetli ve zengin bir toplum yaşamış olmalıdır.

Sebe’nin askeri gücü;

Sebe melikesi Süleyman’dan gelen mektubu komutanlarına okumuştur. Komutanları aşağıdaki görüldüğü üzere açık ve net olarak Süleyman’ın ordularına karşı da şiddetli güç ve kuvvet sahibi olduklarını bildirmişlerdir.  

Yüce Allah 27:33 ayetinde şu şekilde buyuruyor.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

3190|27|33|قَالُوا۟ نَحْنُ أُو۟لُوا۟ قُوَّةٍ وَأُو۟لُوا۟ بَأْسٍ شَدِيدٍ وَٱلْأَمْرُ إِلَيْكِ فَٱنظُرِى مَاذَا تَأْمُرِينَ

Kâlû nahnu ûlû kuvvetin ve ûlû be’sin şedîdin vel emru ileyki fenzurî mâzâ te’murîn(te’murîne).

Dediler: “Bizler kuvvet sahibiyiz; ve şiddetli güç/kabiliyet/cesaret sahibiyiz; ve emir senindir; öyleyse bak ne emredersin.”

Demek ki Sebe Krallığı M.Ö. 1332-1282 yıllarında askeri olarak güçlü bir toplumdu.  

Sebe Krallığında Güneş'e tapmaları zorunluydu.

Yüce Allah 27:24 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

3181|27|24|وَجَدتُّهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَعْمَٰلَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ

Vecedtuhâ ve kavmehâ yescudûne liş şemsi min dûnillâhi ve zeyyene lehümuş şeytânu a’mâlehum fe saddehum anis sebîli fe hum lâ yehtedûn.

Ve onu (Sebe melikesini) ve toplumunu buldum secde ederlerken Allah'ın astından Güneş için; ve süslemiş onlara şeytan amellerini-eylemlerini ve onları engelleyip saptırmış yoldan; bu nedenle onlar doğru yola kılavuzlanmıyorlar.

Sonuç olarak;

Kur’an her zaman ve her yerde daima doğrudur. Çünkü Yüce Allah katındandır. Yüce Allah Kur’an’ın haberlerini vereceğini bizlere bildiriyor. Artık günümüzde Kur’an haberlerini vermeye başladı. Ayetler doğru bir şekilde okunduğunda mucizeler tecelli ediyor. 2:102 ayetinde işaret edilen tarihi mucize 1400 yıldır oradaydı. Ancak görülemedi. Çünkü 'l-melekeyni' kelimesi aslında 'l-melikeyni' olarak okunmalıydı. 'İki melik' olarak okunması Kur'an'ın ruhuna uygundu. 'İki melek' olarak okumak asla ve asla Kur'an ile uyumlu değildi. İsrailat kaynaklı uydurulmuş hadisler bizlerin bu ayeti doğru okumasını da engellemiştir. 

Yukarıda görüldüğü gibi 1400 yıl önce inmiş olan Kur’an’da bir Babil kralının isminin tam olarak geçmesi Kur’an’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin bir delildir. Babil krallarının isimlerinin yazılı olduğu taş yazıtlar günümüzde yapılan arkeolojik kazılarda bulundu. Bu yazıların okunması ancak modern dil bilimciler sayesinde oldu. 1400 yıl önce çölde yaşayan Muhammed peygamberin bir Babil kralının ismini bilmesi elbette mümkün değildi. Bu da bizlere tartışmaya asla yer bırakmayacak şekilde Kur’an’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin delildir.

En doğrusunu Allah bilir.