Yüce Allah 20:105, 20:106 ve 20:107 âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
2451|20|105|وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّى نَسْفًا Ve yes'eluneke ani l-cibali fe kul yensifuha rabbi nesfa. Ve sana sorarlar dağlar hakkında; öyleyse de ki: “Ufalayıp savuracak onu (dağları da içeren yeryüzünü) Rabbim.” |
2452|20|106|فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا Feyezeruha kaan safsafa. “Sonrası bırakacak onu (yeryüzünü) düz-boş bir taban.” |
2453|20|107|لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًا وَلَآ أَمْتًا La tera fiha ivecen ve la emta. Görmeyeceksin orada (yeryüzünde) bir eğrilik ne de bir tümsek-bir çukur. |
2454|20|108|يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ ٱلدَّاعِىَ لَا عِوَجَ لَهُۥ وَخَشَعَتِ ٱلْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا Yevme izin yettebiuned daıye la ivece lehu, ve haşeatil asvatu lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa. O gün tabi olurlar kendisinde (onda) hiç eğrisi olmayan çağırıcıya ve kısılır sesler Rahman için; o durumda işitemezsin bir fısıltıdan başka bir şey. |
(يَنسِفُهَا) yensifuha ve (نَسْفًا) nesfa kelimeleri kökü(نسف) ufalamak-un ufak etmek (pulverize), atomize etmek-zerrelere ayrıştırmak (atomize), püskürtmek (spray), dağıtmak-saçmak (scatter), patlamak (blast-blow up) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1128 (of 1303)
(فَيَذَرُهَا) feyezeruha kelimesi kökü (وذر) bırakmak-izin vermek-müsade etmek-meydan vermek (let-leave) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1242 (of 1303)
(قَاعًا) kaan kelimesi kökü (قوع) taban-dip-temel (bottom), en alçak bölüm (lowest part), zemin-taban (floor), okyanus-deniz gibi yapıların tabanı anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 932 (of 1303)
(صَفْصَفًا) safsafa kelimesi kökü (صفصف) düz-pürüzsüz-eşit (even), eşitlemek-düzleştirmek (level), boşaltmak (empty), ıssız (desolated) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 605 (of 1303)
(عِوَجًا) ivecen kelimesi kökü (عوج) eğrilmiş-bükülmüş-kıvrılmış (to be crooked), eğrilmiş-kavislenmiş (curved) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 765 (of 1303)
(أَمْتًا) emten kelimesi kökü (امت) eğrilik-çarpıklık (crookedness), kavisli (curvedness), zayıflık (weakness) anlamındadır.
Bu üç ayet muhteşem işaretler sunar. Bu ayetlerin öncesi okunduğunda evrenin düzeninin bozulup yok olmasının ve yeni oluşan ahiret evrenindeki diriliş gününün (kıyamet gününün) işaret edildiği ortadadır.
Aşağıdaki ayetlerin çevirisi=Erhan Aktaş 2020
20:100. Kim ondan (Zikirden/Öğütten/Kur’an’dan) yüz çevirirse, o Kıyamet Günü için ağır bir yük yüklenir.
20:101. Onlar, orada sürekli kalacaklardır. Ve yüklendikleri yük, Kıyamet Günü’nde onlar için ne kötüdür.
20:102. O gün, sura üfürülür. O gün, mücrimleri şaşkınlıktan gözleri donuklaşmış olarak toplayacağız.
20:103. Dünya hayatınız sadece on gün sürdü değil mi? diye aralarında fısıldaşırlar.
20:104. Biz, aralarında ne konuştuklarını çok iyi biliriz. Onlardan isabetli olanı, “Olsa olsa bir gün kaldınız.” diyecek.
Gramer açısından işaretler;
20:105 ayetindeki 'l-cibali' dağlar kelimesi eril ve çoğuldur. Ancak 'yensifuha' kelimesindeki 'ha' zamiri dişil ve tekildir.
Not: Arapçada eşyalar ve kelimeler dişil (müennes) veya eril (müzekker) olur. İngilizcedeki ‘she’ ve ‘he’ gibi. Zamirler de işaret ettiği şeye göre dişil ve eril olur (‘her’, ‘his’ gibi).
Bu nedenle savrulan, ufalanan, parçalarına ayrılan şeyin tekil ve dişil olması gereklidir. Dağlar kendisinden daha büyük bir şeyin parçalarıdır. Dağlar 'yerin-yeryüzünün-gezegenin' bir parçasıdır. Kuran'da 'yer' kelimesi 'ard' olarak geçer, tekil ve dişildir. Hem dişil, hem tekil, hem de dağları içermesi nedeni ile 'yensifuha' kelimesi ile işaret edilen şeyin yeryüzü olması gereklidir. 20:105 ayetinde evrenin düzeninin bozulması ile dağları da içeren yerin yapı taşlarına ufalandığını, en küçük parçasına kadar atomize edildiğini, pulverize edildiğini görüyoruz. Bu durum da dağlarla birlikte yerin-yeryüzünün-gezegenin dağılıp savrulmasına neden olacaktır.
Zaten dağlar ufalanıp savrulurken yerin bozulmadan durması fizik kurallarına aykırıdır.
Yer-yeryüzü nasıl ufalanıp savrulacaktır?
Higgs bozonu atom altı parçacıklara kütle kazandıran bir bozondur. Bu bozonun dengesinin kaybolması evrenin uzay-zaman dokusunun yırtılmasına neden olacaktır. Kütlelerini kaybeden atom altı parçacıkları ışık hızında hareket ederek oraya buraya dağılıp savrulacaktır. Tıpkı 20:105 ayetinde belirtildiği gibi dağlarla birlikte yerin tüm atom altı parçacıkları birbirinden ışık hızı ile ayrılıp savrulacaktır.
Higgs Bozonu (Tanrı Parçacığı)-Higgs Alanı ve Kuran: Kıyamet nasıl kopacak?
20:106 ayetinde işaret edilen yer ise yeni oluşmuş olan ahiret evrenindeki yeni bir gezegendir.
Dünya ve evrenin başka-farklı-benzemez dünya ve evren ile değiştirilmesi
Bu evren mahkeme evrenidir. Mahşerin kurulduğu, ayırma ve din gününün evrenidir. Bu ahiret evreninde oluşan bir gezegen üstünde dirileceğimiz aşikârdır. Yüce Allah bizleri içinde yaşadığımız evrende nasıl ki topraktan evrem süreci ile bir bitki gibi bitirdiyse, ahiret evrenindeki bir gezegende yine oradaki maddeden (farklı özellikleri olabilir) tekrar bir bitki gibi bitirecektir. Ahiret gezegeninde yeni maddelerden oluşmuş bir beden içine bilincimiz tekrar yüklenecektir.
Kuran ve evrim: ‘O sizi evrelerden geçirerek yerden (Dünya’dan) bir bitki (gibi) bitirdi’
20:106 ayetinden anladığımıza göre bu gezegende dağların olmadığını görüyoruz. 'yezeruha' kelimesindeki 'ha' zamiri dişil ve tekil bir zamirdir. Yukarıda anlatıldığı gibi aynı şekilde 'yezeruha' kelimesi dişil ve tekil olan yeri işaret eder. Ancak bu yer içinde yaşadığımız evrendeki yer değil ahiret evreninde oluşacak olan yeni yerdir. 20:106 ayetinde düz-boş bir taban şeklinde bırakılan şeyin 'yer' 'ard' olduğu ortadadır. Bu gezegende yer dağlar ve tepeler oluşturulmadan bırakılacaktır.
20:107 ayeti bu yaklaşımın kesin doğru olduğunu gösterir. 'fiha' 'orada' kelimesindeki 'ha' zamiri yine dişil ve tekildir. Yine yeri-yeryüzünü işaret etmektedir.
Özetle;
Higgs bozonunun dengesizliği evrendeki maddelerin kütlesiz hale gelmesine neden olacaktır. Dağlarla birlikte yeryüzündeki her şeyi oluşturan atomların içindeki atom altı parçacıklar ışık hızı ile birbirinden ayrılacak ve ufalanıp savrulacaktır. İçinde bulunduğumuz evren tekrar tekillik haline getirilecektir. Daha sonra yeni bir büyük patlama ile yeni evrenler oluşacaktır. Yeni oluşmuş bir evrendeki yeni bir gezegende tekrar dirileceğiz. Bu yeni gezegen dümdüz, eğrisiz, tümseksiz, dağsız, tepesiz, boş-ıssız olacaktır.
Biraz spekülatif olabilir ancak yine de dikkat çekmeden edemeyeceğim;
Ahiret evrenindeki bu gezegen belki de düz olacaktır. Yani Dünya'mız gibi yuvarlak olmayacaktır.
Ek;
Bu makaleyi okuduktan sonra bana mail atan bir kimse dümdüz olan, tümseksiz olan yerin ahiretteki yer olduğunu nasıl çıkardığımı sormuş? Ona göre bu yeryüzü Dünya gezegeni olmalı.
Cevap:
20:102 ayetindeki sura üfleme surun 2. üflenmesidir. Yani ahiret evrenini oluşturacak olan karanlık enerji veya ona benzer bir kuvvet ile yeni evrenin şişirilme sürecidir. Zaten ayetin devamında ahiret evrenindeki bir yeryüzünde dirilmiş olan insanlar işaret edilmektedir. Bu insanlar dünya hayatında ne kadar kaldık diye tartışıyorlar. Ve birdenbire konu içinde bulunduğumuz evrendeki Dünya gezegenindeki dağlara geçiyor. Bunun nedeni ne olabilir? O günkü Mekke müşrikleri 20:104’e kadar ayetleri dinlemişler. Ahiret evrenindeki yeryüzündeki insanların durumunu düşünüyorlar. O zaman soruyorlar. ‘Dağlara ne olacak?’ İşte Yüce Allah bu soruya cevap veriyor. Yüce Allah da dağları yerle (Dünya) birlikte atom altı parçacıklara ayıracağını bildiriyor. Yukarıda Arapça gramer açısından anlatıldığı gibi atom altı parçacıklarına kadar dağılan şey sadece dağlar değil, dağlar ile birlikte yeryüzü. Gramer bunu gerektiriyor.
'Feyezeruha' kelimesindeki ‘Fe’ edatı önemli. Sonra, sonrası, daha sonra, daha ileri zamanda gibi anlamı var. Yani daha sonraki bir zamanda yeri dağsız, tümseksiz bırakacağım buyurmakta Yüce Allah. Atom altı parçacıkları dağılmış ve yok olan yeryüzü Dünya gezegeni olamayacağına göre işaret edilen yeryüzü ahiret evrenindeki yeryüzü olmalıdır.
20:107 ayetinde bir görme süreci var. Orada bir tümsek veya bir eğrilik görmeyeceksin diyor. Kıyamet koparken, dağlar yok olurken nasıl olacak da yer dümdüz kalacak. Dünya üzerinde birçok sıradağ var. Bunların çok derin kökleri var. Nasıl olacak ki dağlar dağılırken yeryüzü düz kalacak?
20:108 ayeti açıkça gösterir ki seslerin Rahman için kısıldığı, çağırıcıya uyulduğu, ancak bir fısıltı duyulan yer ahiret evrenindeki yeryüzüdür. Ayrıca 20:107 ve 20:108 ayetlerinde dikkat çekecek şekilde aynı kelimenin (ivecen ve ivece) kullanılması hem yeryüzünün eğrisiz olması, hem de çağırıcının eğrisiz olması aynı yerden bahsedildiğini yani ahiret evrenininden bahsedildiğini kesinleştirir.
Başka bir ayet grubunda;
17:17 "Allah, sizi yerden (yeryüzünden-Dünya gezegeninden) bir bitki gibi bitirdi."
17:18 " Sonra sizi oraya döndürecek ve sizi tekrar çıkaracaktır."
Bu ayet grubunu Kuran’ın bütününe hâkim olmadan okuyan bir kişi şunu düşünür. ‘Dünya toprağından yaratıldık, oraya tekrar döneceğiz ve oradan tekrar çıkacağız’
Peki kıyamet ile Dünya gezegeni yok olmayacak o zaman. Biliyoruz ki Dünya ve evren kesinlikle yok olacak. O zaman ayetin 2. kısmındaki çıkış nereden olacak? Cevap: Ahiret evrenindeki yeryüzünden çıkış olmalıdır.
Aynı düşünme yöntemi 20:106, 20:107 ayetlerine uygulanmalıdır. Dünya gezegeni sahip olduğu dağlar ile birlikte savrulup dağılacağına göre yer diye bir şey kalmayacaktır. Dümdüz olan, pürüzsüz olan yeryüzü bu nedenle ahiretteki yeryüzü olmalıdır.
Bütün bunlar düşünüldüğünde;
Arapça gramer olarak ufalanıp dağılan sadece dağlar değildir. Yeryüzüdür. Dünya yok olduğuna göre dümdüz, dağsız tümseksiz olan yer ahiretteki yerdir.
14:48 "O gün değiştirilir yer başka yere ve gökler de; Ve ortaya çıkarlar Vahid/tek ve Kahhar/karşı koyulamaz Allah için"